Davranışsal iktisat, İslam iktisadı çalışmaları için yeni bir çıkış olabilir mi? Veya davranışsal iktisadın anaakım neoklasik iktisadı eleştirerek onu daha gerçekçi insani yaklaşımlara davet etmesi, İslam iktisadı için önemli bir kalkış noktası mı olmaktadır? Hayli popülerleşen ve akademik dünyada ağırlığı gittikçe hissedilen davranışsal iktisat İslam iktisadı için ne ifade etmektedir? Bu sorulara cevap vermek şüphesiz son yılların en önemli teorik gelişmelerini izlemekle mümkündür. Böyle bir çaba ise çağdaş dünyanın nereye gideceğinin kestirilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Davranışsal iktisadın İslam iktisadı için ne anlama geldiğini izah etmezden evvel, davranışsal iktisadın anaakım neoklasik iktisadı hangi açılardan eleştirdiğine bakmak yerinde olacaktır. Çünkü bu eleştirilerin bağlamı ile İslam iktisadının anaakım neoklasik iktisadı eleştirdiği bağlam birçok açıdan benzerdir.

Davranışsal iktisat, öncelikle psikolojiden iktisada bir katkı olarak değerlendirilebilir. Davranışsal iktisat, insanın karar alma süreçlerinde tam olarak rasyonel davranıp davranmadığını inceleme konusu yapmaktadır. Bu bakımdan insanın rasyonel olmasını sağlayacak veya rasyonel olmasını engelleyecek etkenler üzerinden bir analiz gerçekleştirmektedir. Bu analiz de ister istemez anaakım neoklasik iktisadın tam rasyonel ve tam bilgiye sahip birey modelinin gerçekçiliğini sorgulayarak ilerlemektedir. Çünkü anaakım neoklasik iktisatta rasyonalite çok güçlü bir yer edinmektedir. İktisatta rasyonalitenin iki anlamı vardır. Birincisi, kendi kişisel çıkarını maksimize etmek anlamında rasyonaliteyken ikincisi ise rasyonel seçim teorisidir. İlkinde kişinin rasyonel olması çıkarını ve faydasını ençoklaştırmakla aynı anlama gelmekteyken ikincisinde yaşamımızda fayda sağlayacak seçimlerimiz arasındaki tutarlılık ve geçişlilik rasyonel kabul edilmektedir.

Bu bakımdan 1980’li yıllardan bu yana popüler olan davranışsal iktisat, hem fayda teorisini hem de rasyonel seçim teorisini eleştirerek iktisattaki metodolojik değişimleri tetiklemektedir. Öncü isimler Daniel Kahneman ve Amos Tversky, sezgisel ve ön yargılara dayanan gerçek insani kararların rasyonel seçim teorisiyle uyuşmadığını iddia etmişlerdir. Bu bağlamda davranışsal iktisat, psikolojiden iktisada doğru güçlü bir adımdır. İki disiplin arasında gerçekleşen kuvvetli bir kesişim alanıdır. Aynı zamanda davranışsal iktisat ajan temelli rasyonalitenin eleştirisidir. Bu nedenle davranışsal iktisatçılar Kahneman ve Tversky’e göre birlikte yürüttükleri davranışsal araştırmaların birincil katkısı psikolojiye, ikincil katkısı iktisadadır. Davranışsal iktisat, beklenen fayda teorisini eleştirmekte ve alternatif olarak beklenti teorisini sunmaktadır. Risk altında alınan kararların davranışları nasıl yönlendirdiğini araştırmaktadır. Riskli beklentiler arasındaki seçimler, fayda teorisinin temel ilkeleri ile tutarsız olan çeşitli yaygın etkiler sergiler. Davranışsal iktisatçılara göre kayıptan kaçınma, sabitleme etkileri, yapılandırılmış tercihler, sosyal tercihler ve abartılı indirim gibi deneye dayalı bilişsel kusurlar bireysel davranışları rasyonaliteden uzaklaştırmaktadır. Böylece davranışsal iktisat örneğine bakıldığında anaakım neoklasik iktisadın ciddi oranda eleştirildiği görülecektir. Anaakım neoklasik iktisadın özellikle rasyonalite ve bireysel davranış ilkeleri eleştirilerek insan, nörotik ve psikolojik kavramlarla birlikte anlaşılmaya çalışılmaktadır.

Dolayısıyla davranışsal iktisatçılar anaakım neoklasik iktisada alternatif yeni bir insan tasavvuru geliştirmektedirler. Bu insan tasavvuru, kararları ve davranışları şekillendiren psikolojik etkenlerden oluştuğu için daha gerçekçi bir zeminden hareket etmektedir. Bu durumda davranışsal iktisatçılara göre insan her koşulda faydasını maksimize etmeye çalışan soyut ve rasyonel bir varlık değildir. İnsanın her durumda rasyonel olmasını engelleyen belli psikolojik ve bilişsel durumlar söz konusudur.

İslam iktisadı çalışmalarında da anaakım neoklasik iktisadın metodolojik açıdan eleştirildiğini görmek mümkündür. Anaakım neoklasik iktisadın kendi kişisel çıkarını maksimize etmeye çalışan insan tasavvuru yerine hem kişisel çıkarı hem de toplumsal çıkarı birlikte düşünen insan tasavvuru, İslam iktisadı çalışmalarının ana vurgularından biridir. Bu vurguyla İslam iktisadının ana yönelimi kapitalist iktisadi faaliyetlerden ziyade temel iktisadi faaliyetlerin giderilmesi yanında toplumsal adalet mekanizmasının da gerçekleşmesine hizmet edecek bir insan tasavvuru geliştirmektir. Kişisel çıkara dayanmayan davranış normları, alturizm, moralite ile insani değerler İslam iktisadının insan tasavvurunu oluştururken vurguladığı temel ilkeleridir. Söz konusu ilkeler anaakım neoklasik iktisadın insan tasavvuruyla uyuşmamakla birlikte ona alternatif ve gerçekçi bir içerik sunmaktadır. Aynı zamanda bu ilkeler insan davranışlarını da şekillendirmekte olduğu için daha adil bir perspektif sunmaktadır. Cimriliğe karşı cömertlik, müsrifliğe karşı tutumluluk, bencilliğe karşı diğerkâmlık İslam iktisadının insan tasavvurunu adalete doğru yönlendiren temel kaidelerdir.

Anaakım neoklasik iktisada karşı davranışsal iktisatla İslam iktisadının ilgili insan tasavvurlarının benzerlik göstermesi ne anlama gelmektedir? Öncelikle davranışsal iktisadın psikoloji temelinde, insan davranışlarını ve kararlarını çözümlemeye çalışmasını önemli bir adım olarak değerlendirmek mümkündür. Ancak unutulmaması gereken davranışsal iktisadın bunu yapması mevcut iktisadı daha gerçekçi, makul ve kabul edilebilir bilimsel standartlara çekme istediğinden kaynaklanmaktadır. Yani ona göre mevcut anaakım neoklasik iktisadın soyut ve gerçekçi olmayan insan tasavvurunu günümüz koşullarında sürdürebilmek mümkün değildir. Bu bakımdan davranışsal iktisadın ana amacının İslam iktisadıyla benzerlik gösterdiğini söylemek güçtür. Çünkü İslam iktisadı çalışmalarının ana yönelimi kapitalist iktisadi ilişkilerin dışında daha adil ve yaşanabilir bir düzen ihdas etmektir. Cimrilikten, müsriflikten ve de bencilikten uzak iktisadi ilişkiler öncelemek Müslümanların dışında da büyük bir karşılık bulmaktadır. Bu iktisadi ilişkiler dünyanın ihtiyaç duyduğu sosyal adaletin gerçekleşmesi için önemli bir insan tasavvuru oluşturacaktır. Dolayısıyla İslam iktisadı ile davranışsal iktisadın anaakım neoklasik iktisadı eleştirirken kalkış noktaları benzerlik gösterse de ana hedefleri farklılaşmaktadır.

24.05.2021

Adem Levent

İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümünde doktora eğitimini tamamladıktan sonra bir müddet Muş Alparslan Üniversitesinde görev yapmıştır. Halen Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünde Dr. Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. İslam iktisadı ve finansı, iktisadi düşünce tarihi, iktisat felsefesi ve kurumsal iktisat alanlarında çalışmalarına devam etmektedir. Levent’in ilgili alanlarda birçok akademik çalışması mevcuttur.