Genel anlamıyla sosyal bilimlerin özelde de iktisat biliminin seyriyle modern kapitalizm arasında sıkı bir birliktelik vardır. Tarihsel süreçte ve kapitalizmin kendi iç tartışması içinde mali kapitalizm, ticari kapitalizm ve sanayi kapitalizmi ayrımları bulunmakla beraber özellikle Sanayi Devrimi sonrası sanayi kapitalizmiyle görülen yüksek iktisadi refahın anlaşılması ve bunun teorileştirilmesiyle başta iktisat biliminin ve daha sonra da sosyal bilimlerin şekillendiğini söylemek mümkündür. Yüksek iktisadi refah sonrası iktisadi, toplumsal ve politik değişimler, sosyal bilimlerin kendi araştırma nesnelerini belirginleştirmelerine zemin hazırlarken bu sürecin metodolojik kökleri yeniçağ doğa bilimlerinde bulunmaktadır. Doğa bilimlerine benzer bir bilim yapma alışkanlığı, sosyal bilimlerin araştırma nesnelerini oluşturmalarına metodolojik olarak yol gösterici olmuştur. 19. Yüzyılın sonlarından 20. Yüzyılın ortalarına kadar çok sıkı olmasa da sosyal bilimler belli sınırlara kavuşmuşlardır. Bir taraftan kendi özleri ve sınırları üzerine düşünürken diğer taraftan bu düşünüşün doğal sonucu olarak birçok farklı sosyal bilim yapma tarzı doğmuştur. Sosyal bilimlerin görüldükleri ülkelerin entelektüel birikimleriyle yoğrulmaları, bu farklılaşma da öne çıkmıştır.  İktisat piyasa kavramını, sosyoloji toplumsal yapı kavramını ve nihayet politik bilim iktidar kavramını araştırma nesnesi seçerek kurumsallaşmalarını gerçekleştirirken bunların dışında kalan diğer sosyal bilimlerin kurumsallaşması 20. Yüzyıldadır. Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyanın hegemonik gücünün İngiltere’den Amerika’ya merkez değiştirmesiyle sosyal bilimlerde de Amerikanlaşma eğilimleri baş göstermiştir.

Amerikan düşüncesinin büyük oranda pratik hayata yönelik olması veya pragmatist felsefeyle yoğrulması, sosyal bilimlerin genel seyrini de etkilemiştir. Teknolojik gelişme ve endüstriyel yenilik, gündelik hayatı dönüşüme uğratırken sosyal bilimleri de etkisi altına almıştır. Sosyal bilimlerin ufku teknolojik ve endüstriyel yeniliklerle şekillenmiştir. Bu bağlamda kapitalizm tarihinde “muhteşem otuz yıl” veya “altın çağ” olarak bilenen 1945-1975 arası dönem yüksek eğitimde, nüfusta ve ekonomik gelişmede ciddi artışlara kapı aralamıştır. Söz konusu kapitalist gelişmenin sosyal bilimlerin hemen hemen her dalında gelişme/kalkınma yazını (modernleşme meta-teorileri olarak gelişme sosyolojisi, gelişme iktisadı, gelişme siyaseti vb.) şeklinde karşılık bulması, teknolojik ve endüstriyel yeniliklerin bir tezahürü olarak görülebilir.

1980 sonrasını ise sosyal bilimlerin modern kapitalist gelişmelerden bire bir etkilendiği dönem olarak saptamak zor değildir. Modern kapitalizmin teknolojik, genetik ve biyolojik sahadaki yenilikleri çeşitli araştırma teknikleri olarak boy göstermiştir. Bunlardan nörobilim, bilgisayar simülasyonları, oyun teorisi, biyolojik ve kültürel evrimcilik, kaos teoremi, kompleksite, davranışçılık, deneycilik ve büyük vericilik gibi yeni araştırma teknikleri sosyal bilimlerin ufkunu kaplamaya başlamıştır. Söz konusu araştırma teknikleri “birey ve toplum ilişkilerini” ya da başlı başına “birey” ve “toplum” gibi entiteleri sosyal etkileşimler bağlamında değil, laboratuvar ortamında deneysel bir malzeme olarak ele alıp işlemektedir. Bu bakımdan 1980‘li yıllardan günümüze sosyal bilimlerin genel gidişatı, 19. Yüzyıldan devralınan doğa bilimlerini takip ve taklit etme sürecinin giderek fiiliyata dönüşmesi olarak belirtilebilir. Metodolojik monizm yani doğa bilimlerinin bilimsel yöntemlerinin sosyal bilimlerde de kabul görmesi, yeni araştırma teknikleri yardımıyla kelimenin esas anlamıyla gerçekleşmektedir.

Bu bağlamda modern kapitalizmin genel seyrini, sosyal bilimlerin genel metodolojisini ve bütün bilim dallarını birleştirme yolundaki yeni araştırma tekniklerini teorik anlamda incelemek İslam iktisadı ve finans çalışmalarının da önemli gündem maddelerinden biri olmalıdır. Zira içine doğduğumuz modern dünyanın bilim yapma pratiklerinin başında gelen iktisat ve sosyal bilimler modern kapitalizmle birlikte gündelik yaşam faaliyetlerini etkileyip değiştirecek mahiyettedir. Bunlara ilişkin derinlikli bir kavrayış geliştirmek, modern kapitalizmle gelen bütün sorunlara çözüm üretme derdinde olan İslam iktisadi ve finansı çalışmaları için elzemdir. Modern teknik, iktisat ve sosyal bilimler gibi düşünce faaliyetlerinin bilinmesi sadece İslam iktisadı ve finans çalışmalarına bir katkı olarak düşünülmemelidir. Hiç şüphesiz bununla birlikte çağdaş dünyadaki gelişmeleri anlamak ve yorumlamak manasına da gelmektedir.

24.03.2021

Adem Levent

İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümünde doktora eğitimini tamamladıktan sonra bir müddet Muş Alparslan Üniversitesinde görev yapmıştır. Halen Bursa Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünde Dr. Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. İslam iktisadı ve finansı, iktisadi düşünce tarihi, iktisat felsefesi ve kurumsal iktisat alanlarında çalışmalarına devam etmektedir. Levent’in ilgili alanlarda birçok akademik çalışması mevcuttur.